Vajinismus
Vajinismus hastalığı her 10 kadından birini esir alan bir cinsel işlev bozukluğudur. Toplumdaki yaygınlığına rağmen tedaviye başvuruoranı ise bir hayli düşük. Şimdi şahsi gözlemlerime dayanarak tedaviye başvuru oranlarındaki bu iç karartıcı durumun nedenlerini sıralayacağım:
1. “KENDİLİĞİNDEN DÜZELİR” DÜŞÜNCESİ
Bu düşünce sebebiyle kadın da erkek de kısır bir döngünün içine girer ve vajinismus hastalığı günden güne büyür. Zira kadın her ilişkiye girme teşebbüsünde başarısız oldukça kendine olan inancı kırılır; inancı kırıldıkça eşinden uzaklaşır, elbette ki bu uzaklaşma sevginin de zamanla azalması ve ilişkideki hoşgörü ve töleransın minimize olması ile sonuçlanır.
2.”SORUN BENDE DEĞİLKİ; KARIMDA! TEDAVİYE BENİM GİTMEME NE GEREK VAR?” TUTUMU
Sırf bu tutum yüzünden bu hastalıkla boğuşan pek çok kadının eli kolu bağlanır. Ne tedavi olabilir ne de kendi başına üstesinden gelebilir!
Vajinismus bir kadın hastalığı değildir; tüm cinsel işlev bozukluklarında olduğu gibi bir ilişki hastalığıdır. Takdir edersiniz ki ilişki tek taraflı yaşanmaz. Haliyle bir ilişki hastalığının tedavisi de ilişkinin her iki muhatabı ile mümkündür. Ortak hastalığınızın tüm yükünü eşinizin omuzlarına bırakmak başlı başına vajinismusa ek yeni bir ilişki sorunu demektir. Velev ki eşinizin sorunu olsun; onu birlikte yaşayacağınız “cinsellik” için tedavisinde “yalnız” bırakmak, evliliğin “hastalıkta da sağlıkta da” birlikte olmak ilkesini ezip geçmek değil de nedir?
3. “KONUŞARAK BU HASTALIK DÜZELMEZ” İNANCI
Psikologlara yapılan en büyük saygısızlıklardan biri terapiyi salt konuşmaktan ibaret görüp işlevini hiçe saymaktır. Evet; psikoterapi konuşarak yapılır fakat salt konuşmak demek değildir. Bir psikolog nerden baksanız vajinismus tedavisi yapabilmek için en az 8 sene eğitimden geçiyor(Lisans+yüksek lisans+cinsel terapi eğitimi). Sadece konuşmayı öğrenmek için değildir bu eğitim öyle değil mi? İşe yaramasaydı tedavide başarı oranı %99’ları bulmazdı pek tabii.
Çeşitli ödev ve egzersizlerin yanı sıra hastalığın arkasındaki travmalar ve düşüncelerin de ele alındığı bir süreçtir psikoterapi. Haliyle en az psikolog kadar hasta da bu süreçte aktif olur.
4. “PSİKOLOG SON ÇAREM; YA TEDAVİ BAŞARISIZ SONUÇLANIRSA?”
Vajinismus olan kadınların pek çoğu “ya doktora gidersem de pişman olursam”,”son çare psikolog, gidersem debaşarılı olmazsam ne yaparım” gibi düşüncelerin yarattığı kaygıyla da tedaviyi erteleyebilirler. Aslında onları vajinismus hastası eden de bu kontrol takıntılarıdır. 10 seans süren bir tedavi planını ilk seansa bile başlamadan öngörmeye çalışmak vajinal girişi acı çekerim korkusuyla kapatmaktan farksızdır. Velev ki kaygılar haklı çıktı;her psikologun yogurt yiyişi farklıdır diyerek başka bir psikoterapist denenebilir.
Üstün Dökmen’in konuyla ilgiligüzel bir cümlesi var: “Psikolog şapka gibidir; hangisi kafanıza uyuyorsa onutakın”. Bu kadar basit.
Ayrıca önce sizin kendinize inanmanız gerekiyor.
Kanser olsanız tedaviyi erteler misiniz? Ya masada kalırım diye düşünüp ameliyatı erteler misiniz? Vajinismus da evliliğinizin kötü huylu tümörüdür. Evlilikte sıçramadığı alan kalmaz. Kadının da erkeğin de özgüvenini darmaduman eder, kadın suçluluk duygusu erkek öfke ile dolar. Çocuk sahibi olamamanın verdiği üzüntü sosyal hayattan çekilmeye sebep olur. Neden çocuğunuz yok sorusunu duymamak için yalancı da olursunuz toplumdan kaçan da. Ailelerinizin size sürekli akıl vermesinden bıkıp onlarla görüşmeyi de kesersiniz. Kadının kaygıları sarmaşık gibi yayılır; erkeğin öfkesi hiç umulmayacak yerde ortaya çıkıverir.
Yazan: Esra ORAS
Kanalı İçin Tıklayınız